26 Şubat 2015 Perşembe

KİR-LENDİM

yerini yitiren kişi yola çıkmak zorundaydı...
çıktım.
sağa-sola  yol sora sora  kendime  yol aradım...
kayboldum...
kayıp ettiklerim  gibi...
bir sürü yüz  bir  sürü göz değdi gözlerime 
kapadım...
dudak yerlerine denk gelmemek için içtiğim kahveler ziyan oldu,
bitti..
sana sakladığım her şeyim gibi
kirlendim...
yoluma devam etmek için 
kendimden iğrene iğrene mecburen seviştim.
hatırlatmak için kendi kendime yerimi
kirlendim
neyle nasıl temizleneceği bile belli olmayan 
karalar  çaldım her yanıma 
kirlendim

8 Şubat 2015 Pazar

GİT...(GİTME)

madem ki gitmek istiyorsun
öyleyse durma...
git...
beni düşünme ,
rahat ol ,
yalnız da kalabilirim...
sende bilirsin
hiç bir acı  sonsuza dek sürmez
hatta,
her an yeniden sevebilirim
olmazdı bende biliyorum
haklısın
haydi git...
korkma...
seninle gerçekten dost  olabilirim.
aslında bende uzun zamandan beridir
sana ayrılmak istediğimi söylemeliyim
haydi git...
git...
git...
gitme dur ne olursun,
gitme kal yalan söyledim.
doğru değil,
ayrılığa daha hiç hazır değilim
aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var
gitme dur,
daha şimdiden deliler gibi özledim...
ikimiz içinde doğru olan böylesi,
git...
inanma,
sandığın kadar  üzgün değilim...
içimde yeni bir hayata başlamanın
sevinci ve heyecanı var
artık git...
git...
git...
gitme dur ne olursun
desem de  bir şey değişmeyecek biliyorum bildiğim aslında hiçbir şey bilmediğim bu aralar
öyle ki rüyalarımda gördüğüm ve bir türlü anlamlandırıp kabul etmek istemediğim GERÇEKLER bile söylüyor GİTTİ .








16 Ocak 2015 Cuma

müsadenle hayalini kurabilir miyim?

zor geliyor şimdilerde  her şey...
gereksizlik abidesi yükselirken zihnimin duvarları ardında 
sorguluyorum istemsizce...
kime  neyi sorduğumu bile bilmeden 
farkında olup ta;
değilmişim gibi davrandığım bir depresyonum var 
dibine doğru yol alan hayallerimi sarıyor yok oluşlar 
usulca  sokuluyorum battaniyenin altına 
cenin pozisyonunda  uyuyor yalnızlığım
çaresizliğimin rahminde masumca...
içimdeki seni öldüremediğim için 
kendimi öldürüyorum her gün paketler dolusu sigarayla
ve  öksürdükçe  
ağzımdan çıkıverecek gibi olan ciğerlerim seni kusuyor gecelerime 
hani  hiç uyuyamadığım 
yattığım yatak ısınmıyor 
ayaklarımda öyle  
o yüzden yanıyor elektrik sobası günden geceye ...
o yüzden sönmüyor sigaram geceden gündüze...
içiyorum 
yararlı olmayan  ne varsa
en çokta seni ...
çiçeklerim bile bağımlı oldu sayende 
nikotin krizine giriyorlar  iki saat yapraklarına değmeyince
günaydın mesajı almadan uyanmak zor 
o yüzden  gündüzleri uyuyorum bende 
kalktığımda akşam olsun 
ki sabaha kadar kurulacak  hayallerime ilişen olmasın diye...
daha saatler var  uyumama ve saatlerce kurulacak hayallerim
içinde  "asla" ol(a)mayacağın sen le dolu olan... 
bak hayalin geldi gene 
kaçıp gitmeden  değmeliyim ellerine
o yüzden hadi aklım bana müsade

9 Ocak 2015 Cuma

koku şart



metronun içinde  nefes alıp veren insanların buharlaştırdığı  camdan son anda gördüm ineceğim durağı
ve  adımımı atar atmaz  karşıladı beni
ocak ayının buza çalan ayazı
burnum soğuktan kızarmış ve uyuşmuştu anında
ellerimin ayaklarımın hatta götümün donmasına aldırış etmemeye çalışarak eve doğru yürüyordum.
durdum..
şaşkın.
tuhaf  hislerle baka  kaldım etrafa 
hatta  kendi etrafımda  tam bir tur  döndüm
buda neydi ?
nereden geliyordu?
yanımdan gelip geçen herkesin yüzüne  daha dikkatli baktığımı farkettim
acaba?
gelmiş olabilir mi?
ve  benzeri  bir sürü soru  gezinirken aklımda
uyuşmuş burnumla derin derin bir iki nefes çektim ciğerlerime
soğuk
ve  mis  gibi  o kokuyordu
ama  yoktu...
başka şehirlerin 
başka hayatlarını yaşarken
ve  aylardır görmemişken  
aynı ocak ayının soğuğundan başka hiç bir bağımız yoktu
derin derin çektiğim nefesi bahane ettim dolan gözlerime
süzülen iki damla  yaşı da  akan burnumla kamufle ettim kendimce
daha da üşüyen ellerim uyuşma derecesine gelmiş ayak parmaklarım
ve  donan götüme  rağmen  beynim çığlık çığlığa  bağırıyordu
koku şart.





7 Ocak 2015 Çarşamba

istanbula kar yağdı üşüdü yalnızlığım

istanbula  kar yağdı...
soğudu her yer 
kaldırımlar,
binalar,
insanlar,
mesafeler  eklendi yüreklere
ayrıldı insanlar
sıcacık yatağından kalkmak gibiydi ayrılıklar
istemsiz  ama  mecburi
ve  günün  her saati hatırlamaktı özlemle
o sıcacık hissi
istanbula  kar yağdı...
burnum kızardı soğuktan
ellerim üşüdü,
ayaklarım...
ki bilirsin ısınmaz ayaklarım değmedikçe seninkilere
istanbula  kar yağdı....
sen başka bir şehirde
ben başka bir şehirde üşüyoruz  ayrılığın ayazında
neden?
çünkü istanbula kar yağdı.

5 Ocak 2015 Pazartesi

ismi yok

kana kana yaşamak vardı
ama!!!
kanayarak öğrendik biz yaşamayı...
kanadım,
kanattım...
kanadıkça;
kırıldı kolum kanadım
nasıl olsa kökü bende !
yeniden uzar gider diye
kesip attığınız umutlarım
artık filiz vermiyor.
ne zaman tomurcuklansam
zaman;
elinde paslı makasla
başımda nöbet tutuyor...






ps: çok sevdiğim bir arkadaşımın yüreğinden dökülenler bunlar ..bana  hitap ediyordu paylaşmak istedim...

4 Ocak 2015 Pazar

ağla ağla


Biten bir ilişkiden geriye neler kalır?
Saygı kalır mı  mesela?
Sevgi var mıdır hala ?
Ya tahammül ?
Görecek göz ,işitecek istek?
Kaldığını sanıyorum aslında  umuyorum desem daha doğru olur.
Arkadaşça ayrılık , ayrıldık  ama arkadaşız cümleleri ne kadarda  yersiz.
Hala  sevdiğin birini arkadaş olarak kabul edebilir misin onsuz geçen günlerinde
yada  onun bir başkası ile beraber olduğunu bilmek tahammül sınırlarını aşmaz mı?
seni seviyorum diyen dudaklar başka ellere  başka dudaklara değdikçe  arkadaşça  iyi dileklerde bulunabilir misin ?
ben hepsini  yaptım
hem de tüm içtenliğimle
tüm gerçekliğimle 
mutlu olmasından mutluluk duyacağımı tüm içtenliğimle söyledim yüzüne
sevgisinden zerre  şüphe etmedim
hayata karşı duruşunu beklentilerini  zerre sorgulamadım  aksine  ona veremediklerime  hayıflandım durdum.
çıkar yolu  aradım uzunca bir süre  tüm çıkışlar  toplumca  devletçe ailelerce  kapatılmıştı çıkamadım ...
kısır bir sarmalın içinde  sevgime sarıldım
hatta  öylesine sarıldım ki  boğdum farkında olmadan
gitmesinden bitmesinden korktukça yapıştım yakasına daha çok
olmadı...
dedim ya ben hepsini yaptım
en büyük hataları  en geri dönülmez döndürülemez hataları  yaptım sevdiğim için
yanlışlarım için uydurduğum kılıf sevgimdi uymadı   hep  açıkta kaldı bir yerler
üzülmek
yetmedi
kendimi yedim bitirdim bir süre
yetmedi
yettiremedim ne  kendime  ne  ona 
bitti...
severken ve   ortada ele avuca sığar  hiçbir mantıklı sebep yokken
ağlaya ağlaya bitti...
ben tükendim yar tükendi...
anılardan, mutlu günlerden, sevgimden, ve  küfretmekten köpüren ağzımdan başka  geriye ne mi kaldı....
kürkçü dükkanı....
bilindik et pazarları
başıma bir hal gelse
canım sıkılsa  
iki kelam  edecek  insan bulamayacağım koskoca İstanbul...
çiviyi  çiviyle  sökmek denen yanlış bir işe bulaştırmak istedim kendimi
olmadı  yapamadım
iki kelam edebilmek adına  tanıştım birkaç kişi ile  iyi olanlarda vardı  boş yere  zaman kaybettiklerimde
bir  kupa  kahve eşliğinde  yok sayamadım yıllarımı
eskitemedim 
5 dakikalık zevklere  kurban edemedim 
olmadı
onlar gelmek  için harcadıkları emeğe 
ben kendime sövdüm bol bol
bir kaç  arkadaşlık sitesine girdim  profil açtım sonra
sebebini ne siz sorun ne ben söyleyeyim
çok yalnız dım lan
halada   yalnızım
sitelere  bağladım tüm ümitlerimi 
bir  yenilik   bir  sıcak sohbet ve  belki.....
belkilere  bıraktım kendimi...
sonra  bir gün  eski sevgilim yeni arkadaşımdan mesaj geldi aldım
hiç hak etmediğim hiç duymadığım duymayı asla istemediğim
diyordu ki
hayırlısı olsun 
ara ara bulursun belki bir sevgili buralardan   ve  daha  ağır  ithamlar
sonra açtım ağzımı yumdum gözümü
ağzıma geleni saydım
beni kıran
beni üzen
beni mahfeden ne varsa  bir bir...
sonra kendimden korktum
öyle bir yerde duruyordum ki öne gitsem boşluk geri gelsem hiçlik...
atasım vardı kendimi camdan boşluğa
İstanbul un ayazında soğuk kaldırım taşlarında dağılsın istedim tüm benliğim
titreyen elimdeki sigaram ve kimsesizliğimle oturdum cama
ne  kadar sonra bilmem soğuktan  uyuşan bedenim ve  donmaya  dönük göz yaşlarımla düştüm
ılık ahşap zemine, hiçliğime
kendimi sorguluyorum şimdilerde
ne istiyorum ne kadar istiyorum 
ve hala neden yaşıyorum diye....